Blog - Çağatay Köşkeroğlu

Chia Tohumunun Faydaları

22 Haziran 2023/in Genel/tarafından Çağatay Köşkeroğlu

Chia Tohumunun Faydaları

Zayıflamadaki mucizevi etki / Chia Tohumu: Chia tohumu günümüzde çok popüler olsa da geçmişi baya eskidir. 14.yüzyıldan beri Güney Amerika’ da tüketilen chia tohumu, Salvia Hispanca adı verilen bitkiden elde edilir. Eski zamanlarda savaşa giderken enerji versin dayanıklılığı arttırsın diye tüketildiğini ve bu özelliği sayesinde Maya dilinde güç anlamını almıştır.

Chia tohumu yeterli miktarda ve doğru şekilde tüketildiği takdirde bireyin sağlıklı beslenmesinde önemli rol oynar. Chia tohumuna beslenmenizde yer vermek isterseniz su, süt gibi sıvı gıdaların içerisinde jel kıvamı alması sağlayarak, yoğurt ile karıştırarak, puding yaparak, salatalarınıza ve yemeklerinize ilave ederek tüketebilirsiniz.

Chia tohumu günümüzde tok kalmak ve zayıflamak amacıyla tüketilse de aslında pek çok faydası vardır. Peki ya gün geçtikçe adını daha sık duyduğumuz chia tohumun faydaları nelerdir?

Kalsiyum içeriği yüksek olduğundan dolayı diş ve kemik sağlığı açısından oldukça önemlidir. Omega-3 içeriği oldukça zengin olduğundan, sağlıklı bir cilt görünümünde, dikkat bozukluğunda ve beyin gelişiminde rol oynar.İyi bir protein kaynağı olduğundan, günlük protein ihtiyacının karşılamasında yardımcı olur. Kan şeker seviyesini dengeler. Kolestrol içermez, kalp sağlığı için oldukça önemlidir. Lif içeriği yüksek olduğundan, sindirim sistemini düzenlemede yardımcı olur. Gluten içermediğinden, bağırsak sorunu yaşayanlarda rahatlıkla tüketebilir. Enerji arttırıcı ve dayanıklılığı kuvvetlendirici özelliğe sahiptir. Metabolizmanın daha hızlı çalışmasını sağlar. İçerdiği triptofandan dolayı psikolojik rahatlamayı sağlar.

Beyaz Çayın Önemi Nedir?

22 Haziran 2023/in Genel/tarafından Çağatay Köşkeroğlu

Beyaz Çayın Önemi Nedir?

Son zamanlarda adından sıkça söz ettiren beyaz çay aslında siyah çay ve yeşil çay ile aynı bitkiden elde edilmektedir. Camellia Sinensis adı verilen bitkiden elde edilen çayların arasındaki farkı ise, hem seçilen yapraklardan hemde işleniş şeklinden kaynaklanmaktadır. Bu çaylar aynı bitkiden toplanmış olsalar da lezzetleri birbirinden oldukça farklıdır. Geçmişi oldukça eski olan beyaz çayın tarihi Çin’e dayanmaktadır.

Beyaz çayın çok faydalı olduğu bilindiğinden, yabancı ülkelerden gizli tutulmuş ve sadece imparator ailesi için üretilmiştir. Gündüzümüzde de hala en az üretilen çay cinsidir. Beyaz çay, Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarının tam olgunlaşmadan toplanması sonucu ortaya çıkar. Yapraklar tam olarak olgunlaşmadığı için beyaz tüysü bir görüntüsü olur. Beyaz çay adını bu görüntüsünden almıştır.

Beyaz çayın birçok çeşidi vardır. Bu çeşitler aromaya, tomurcuk sayısına, yapraklarına göre değişiklik gösterir. En kaliteli beyaz çay silver needle olarak bilinen çaydır. Bu çay tamamen açılmamış yapraklardan oluşur.Beyaz çayı tek tek el ile toplandığı ve işlem görmediği için daha doğal ve faydalıdır. Beyaz çay daha az işlem gördüğünden kateşin adı verilen antioksidanlar bakımından oldukça zengindir.

Kateşinler kanserli hücrelerin oluşumunun engellenmesinde, beyin gelişiminin sağlanması gibi birçok etkileri vardır. Peki ya adını sıkça duyduğumuz beyaz çayın diğer faydaları nelerdir? İçerdiği kateşinler, damarların genişlemesini sağlayarak kan basıncını düşürür ve kalp sağlığını korumada yardımcı olur.Kafein içerdiğinden dolayı yağ yakımının hızlanması ve kilo vermede yardımcı antioksidan içeriğinden dolayı serbest radikallerin oluşumunu engeller ve cilt yıpranmalarını önler. Hücre yenileyici özelliğine sahiptir.Bağışıklık sisteminin korunmasında rol oynar. Tansiyon ve kolestrolü düşürür. Diş sağlığı için oldukça etkilidir.

Hipoglisemiye Neden Olan Hatalar Nelerdir?

22 Haziran 2023/in Genel/tarafından Çağatay Köşkeroğlu

Hipoglisemiye Neden Olan Hatalar Nelerdir?

Hipoglisemi obezite ile doğru oranda ilerlemesine rağmen, hipogliseminin görülmesinin başka nedenleri de vardır. Aç kalma, öğün atlama, glisemik indeksi yüksek besinler tüketme uzun süreli egzersiz yapma bu durumlardan bir kaç tanesidir. Hipoglisemi; el ayak titremesi, sinir bozukluğu, bir sonraki öğüne çok yüklenme, halsizlik ve hatta baygınlık gibi durumlara yol açabilir. Hipoglisemiden korunmak için birey sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmeli, düzenli fiziksel aktivite yapmalıdır.

1) Öğün atlamak ve aç kalmak öğünlerin saatinin geciktirilmesi veya atlanıldığı takdirde kan şeker seviyesinde düşme meydana gelecektir. Bu olayın meydana gelmesinin sonucunda el ayak titremeleri, sinir bozuklukları, bir sonraki öğüne çok yüklenme, halsizlik ve hatta baygınlık durumları görülebilir. Bu durumların görülmemesi için günde 5-6 öğün yapılmalı ve öğünlerin arasındaki zaman aralığı 2,5-3 saat olarak ayarlanmalıdır.

2) Glisemik indeksi yüksek besinleri tüketmek Glisemik indeksi yüksek besinler kan şeker seviyesini birden yükselttiği için pankreastan insülin hormonu salınımı hızlanır ve kan şeker seviyesi tekrardan düşürülür. Tüketilen besinler basit karbonhidratlardan değil de komplex karbonhidrat olarak adlandırılan besinlerden tercih edilirse bu durum ortadan kalkacaktır.

3) Şok diyetler uygulamak çok düşük kalorili beslenme programları uygulayan bireyde açlık hissi meydana gelmektedir. Açlık hissi oluşması demek kan şeker seviyesinin düştüğü anlamına gelmektedir. O yüzden aç kalmayacak tarzda bir beslenme programı uygulanmalıdır.

4) Uzun süreli egzersiz yapmak özellikle tip 2 diyabetli bireylerde egzersiz yapmak kan şeker seviyesinin düşmesine yardımcı olan bir etkendir. Bunu önlemek amacıyla da spor öncesi komplex karbonhidratlar olarak adlandırılan besinlerden tüketilmesi hipoglisemiye karşı korunmada yardımcı olacaktır.

Kilo Vermeye Çalışırken Yapılan Hatalar Nelerdir?

22 Haziran 2023/in Genel/tarafından Çağatay Köşkeroğlu

Kilo Vermeye Çalışırken Yapılan Hatalar Nelerdir?

1. Alınan kalori miktarını birden azaltarak, şok diyetler uygulamak. Kilo vermek için aç kalmayı bile göze alırız, ne kadar aç kalırsak o kadar hızlı kilo verebileceğimizi düşünürüz. Şok diyetleri uygulamaya başlayan kişiler ilk günlerde bir kaç kilo verebilirler. Daha sonrasında, bireyin aç kalmasına rağmen kilo verememesinin nedeni ise bireyin hem enerjisinin düşmesi hem de metabolizma hızının yavaşlamasından meydana gelir. Şok diyetlerle verilen kilolar hızlı bir şekilde fazlasıyla geri alınır.

2. Karbonhidrat içeren besinleri tüketmemek. Kilo aldıran besinler deyince akla ilk gelen şey karbonhidratlı besinlerdir. Şu unutulmamalıdır ki hangi besin grubunu tüketirsek, tüketelim fazlası vücudumuz da kilo olarak depolanacaktır. Karbonhidrat tüketimi, hem vücuda enerji vermesi açısından hem de vücudun yapı taşı olan proteinlerin kullanılmasında oldukça etkilidir. Bu yüzden karbonhidrat tüketimine dikkat edilmelidir.

3. Ara öğünleri atlamak. Ara öğünler genelde tüketilmek istenmeyen, tüketilmedikleri takdirde daha hızlı kilo verebilecekleri düşünülen öğünlerdir. Ara öğünler fazla kaloriden oluşmamaktadır. Ara öğünlerin asıl amacı insanların 2 ana öğün arasında düşen kan şeker seviyesi sonucunda ortaya çıkacak olan el ayak titremesi, sinir bozukluğu ve bir sonraki öğüne çok yüklenme isteğini ortadan kaldırmaktır. Ara öğünler bireylerin metabolizmalarının hızlanmasını sağlayacağından dolayı, zayıflamada yardımcı olacaktır.

4. Su tüketimini azaltmak. Tartıda fazla çıkacağını ve vücutta ödem yapacağını düşünmekten dolayı su tüketimini azaltmak oldukça yanlıştır. Su tüketimi ödemin atılmasından ve vücut sağlığı açısından oldukça etkilidir. Su tüketimi, zayıflamanın dışında kalp sağlığı, böbrek taşlarının ortadan kalkması, beyin sisteminin gelişimi ve cilt güzelliği yönünden oldukça etkilidir.

5. Tek Tip Beslenme Programını Uygulamak Tek tip beslenme programlarında, Cho, protein ve yağ alımının dengeli olmayacağından dolayı sağlıklı beslenme anlayışının dışına çıkacaktır. Sağlıklı beslenme de kilo vermeden çok, kilonun yağdan mı kastan mı verildiği önemlidir. Tek tip beslenmede bireyler kilo verebilirler fakat bu kilo yağdan değil, kastan kaybedilir. Sağlıklı bir şekilde kilo verebilmek için 4 besin grubunun da tüketilmesi gerekmektedir.

Gluten ve Beslenme

20 Haziran 2023/in Genel/tarafından Çağatay Köşkeroğlu

Gluten ve Beslenme

Glutenin ile ilgili doğru bildiğimiz yanlışlarSon zamanlarda adını sıkça duyduğumuz glutenin, beslenmeden çıkarıldığı takdirde kilo vermeye yardımcı olacağını, glutensiz besinlerin daha az kalorili olduğunu düşünürüz. Gluten denilince karbonhidrat grubu olduğu düşünülür, fakat gluten buğday, arpa ve çavdar ürünlerinde bulunan bir proteindir.

Ekmeklerde birçok farklı tür protein vardır. Bu proteinlerden olan glutenin ve gliadin, su ile etkileşime girdiği takdirde gluten adı verilen esnek ve ağsı yapıyı oluşturur. Gluten oldukça faydalı bir maddedir. Glutenli besinlerin lif içeriği yüksek olduğu için hem tokluk hissi verecektir hem de kan şeker seviyenizi dengelemeniz de yardımcı olacaktır.

Glutenli besinler, aynı ürünün glutensizine göre genellikle daha az bir kaloriye sahiptir. Bu yüzden kilo verebilmek adına glutensiz besinleri tüketmek oldukça yanlıştır. Gluten kıvam verici, nem tutucu ve ağsı özelliği ile ekmeklerin mayalanmasında ve kabarmasında rol oynar. Gluten ekmeklerin yanı sıra birçok besinin içinde de bulunmaktadır. Bunlardan bazılarından bahsedecek olursak diş macunları, çikolatalar, kuru yemişler, makarnalar, sakızlar gluten içeren besinlerden yalnızca birkaçıdır.

Peki ya glutenden kimler uzak durmalı? Gluten tüketiminden çölyak hastalığına sahip olan bireylerin uzak durması gerekir. Çölyak hastalığı bağırsaklarda bulunan villusların yapılarının bozulmasını sağlar ve besinlerin emilimini engeller. Çölyak hastalığına sahip bireylerin bağırsaklarında gluten sindirilemediği için hazımsızlık, şişkinlik, karın ağrıları, gaz sancısı, kaşıntı, ciltte dökülme, yanma hatta depresyon gibi sorunları ortaya çıkarabilir. Gluten içeren besinler, çölyak hastalığının dışında dolaylı yoldan D vitamini ve kalsiyum emilimini de azalttığı için osteoporoz görülme riskini arttırır.

Çölyak hastalığı nasıl teşhis edilir ve çölyak hastalığında nasıl beslenilir? Çölyak hastalığı, rezonans, homeopati veya alerji testleri ile ortaya çıkmaz. Çölyak hastalığı bireyin gluten içeren besinleri tükettiği zaman ile tüketmediği zamanda ki kan değer bulgularını karşılaştırılmasıyla veya ince bağırsaktan alınan bir parça örneği ile ortaya çıkar. Çölyak hastalığından korunmak için ise et ve et ürünleri, süt ve süt ürünleri, kurubaklagiller, pirinç ,mısır, patates, meyve ve sebzeler gibi besinleri tüketerek ve aldığımız ürünlerin etiketlerini okuyup, glutensizini alarak beslenmemize devam etmeliyiz.

İLETİŞİM BİLGİLERİ